
Girişimsel Radyoloji Nedir?
Ameliyatsız tedavi…
Girişimsel Radyoloji tıbbın en hızlı gelişen disiplinlerinden biridir. Son 20 yılda birçok hastalığın tedavi protokolleri girişimsel radyolojideki gelişmeler sayesinde değişmiştir. Örneğin daha önce çok büyük bir ameliyat gerektiren beyin anevrizmalarında bugün standart tedavi, olguların çok büyük bir kısmı için endovasküler koilleme adı verilen girişimsel müdahaledir.
Damarlarımızda oluşan tıkanıkları da girişimsel yöntemle anjiyo eşliğinde tedavi etmek mümkündür. Bugün, girişimsel radyolojiye birçok hastalık ve hasta grubu için başvurabiliyoruz.
Girişimsel Radyoloji Nedir?
Girişimsel radyoloji, radyoloji uzmanları tarafından görüntüleme yöntemleri kılavuzluğunda tedaviye yönelik yapılan işlemleri ifade eder. Kısaca radyolojinin tedavi edici bölümü de denebilir. Günümüzde birçok hastalığın tedavisinde girişimsel radyoloji farklı bir tedavi yaklaşımı olarak öne çıkmakta ve kimi hastalıkların tedavisinde de girişimsel uygulamalar altın standart yöntem olarak kabul edilmektedir.
Girişimsel radyoloji uygulamaları yüksek teknoloji görüntüleme cihazları (USG, BT, MR ya da anjiyografi cihazları) kılavuzluğunda girişimsel radyoloji uzmanı tarafından, kapalı olarak yani vücutta herhangi bir kesi yeri açmadan yapılmaktadır. Girişimsel radyoloji uygulamalarının büyük bir bölümü damardan ince bir katater ile vücut içine girip, işlem bölgesine ulaşarak yapılmaktadır. Tedavilerin bir kısmı da ciltte iğneyle çok küçük delikler açarak uygulanmaktadır. İşlem esnasında tedavi bölgesi X- ışını altında ve yüksek görüntü kalitesiyle büyütülmüş olarak hekim tarafından görülebilmekte, tedavi güvenle gerçekleştirilebilmektedir. Girişimsel radyoloji en sık kanser ve damar hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.
Girişimsel Radyolog Kimdir?
Tıp eğitimi almış, radyoloji ihtisası yapmış ve girişimsel radyoloji üzerine üst eğitimler almış ve deneyim kazanmış hekimlere girişimsel radyolog denir. Bilindiği gibi radyoloji disiplininde birçok hastalığın kesin tanısı konulmaktadır. Bu tanıları koyarken MR, BT, USG gibi yüksek sağlık teknolojilerinden yararlanırız. Girişimsel radyoloji de ise hastalıklara tanı koymanın bir adım ötesine gidilir ve bazı uygun hastalıklar yine bu üstün sağlık teknolojilerini kullanarak tedavi edilir.
Girişimsel Radyolojinin Avantajları
- Vakaların büyük bir kısmında genel anesteziye ihtiyaç duyulmaz. Çok daha basit bir anestezi şekli olan sedoanaljezi ile işlemler ağrısız olarak gerçekleştirilir.
- Bir kesi yeri açılmadığı için vücudun bütünlüğü bozulmaz. Enfeksiyon ve komplikasyon riski azdır.
- İşlemler yüksek kaliteli görüntü kılavuzluğunda yapılır.
- İşlem sonrası hasta ya hemen ya da bir iki gün içinde günlük yaşamına geri dönebilir.
- Bir cerrahi operasyonla kıyaslandığında hastanede yatış süresi oldukça kısadır.
Girişimsel Radyoloji İşlemleri Nelerdir?
Girişimsel radyolojik işlemler vasküler (damarla ilgili) ve nonvasküler (damar dışı organlarla ilgili) olarak ikiye ayrılır. Vasküler işlemler damar yolundan vücuda girerek anjiyografi eşliğinde yapılır. Kalp dışında vücudun herhangi bir yerindeki tıkalı ya da daralmış damar bu şekilde girişimsel olarak açılabilir. Bu damarları açmak için işlem bölgesine göre balon kateter veya stent kullanılabilir. Bu yöntem ile karaciğer, böbrek, beyin, kol, bacak gibi birçok organ ve uzuvla ilişkili damarların tedavisi girişimsel radyolog tarafından yapılabilir.
Bazı hastalıklarda ise tedavi damarları açmak değil tıkamaktadır. Yani embolizasyon tedavisi. Beyin damarlarında görülen baloncuk (anevrizma) ve damar yumağı (arteriovenöz malformasyon) olgularında bu yönteme başvurulur. Yırtılarak bir beyin kanamasına neden olma riski taşıyan bu yapılar böylece henüz ciddi bir sağlık sorununa yol açmadan tedavi edilebilir. Daha önce beyni açarak tedavi edilebilen ve yüksek risk taşıyan işlemler olan anevrizma ameliyatları embolizasyon ile güvenle tedavi edilebilir. Günümüzde birçok anevrizma tedavisinde embolizasyon yöntemi altın standart olarak kabul edilmektedir.
Kanser tedavisinde de girişimsel radyoloji ve embolizasyon yöntemi kullanılmaktadır. Özellikle karaciğer kanseri olgularında damar yolundan ilgili organa ulaşarak ilacı yüklenmiş mikroküreler organa enjekte edilebilir, kanseri besleyen damarlar tıkanabilir. Burada uygulanan iki tedavi vardır; kemoembolizasyon (mikrokürelere kanser ilacı yüklenir) ve radyoembolizasyon (mikrokürelere radyasyon yüklenir)
Damarlarla ilişkili olmayan yani nonvasküler girişimsel müdahalelerde ise en sık yapılan işlem iğne biyopsisidir. İğne biyopsisi tedavi değil tanıya yönelik bir prosedürdür. Sık yapılan diğer bir işlem de drenajdır. Böylece organlarımızdan (akciğer, karın, böbrek gibi) birinde oluşan abse, kist ya da hematomun (kan toplanması) tahliye edilmesi sağlanır. Örneğin hastanın idrar yolundaki bir sorun nedeniyle idrar böbrekten tahliye edilemeyebilir ve hidronefroz (böbreğin şişmesi) oluşabilir. Bu durumda hastanın yan bölgesinden perkütan nefrostomi yapılarak ince bir boru yardımıyla idrar böbreklerden doğrudan tahliye edilebilir.
Girişimsel radyolojide umut veren farklı bir tedavi yöntemide bazı organlarda oluşan tümörlerin radyofrekans veya mikrodalga enerjileri ile yüksek ısı altında yok edilmesidir. Bu işlemde aynı diğer tedavilerdeki gibi ince bir iğne vücuda girerek görüntüleme eşliğinde yapılır. Bugün için karaciğer ve böbrek tümörlerinin yanı sıra bazı tiroid nodüllerinde düşünülen bu tedavi gelecekte daha farklı tümörlerin tedavilerinde de kullanılma potansiyeli taşımaktadır.
Girişimsel radyolojik uygulamalar ile varis, diyabetik ayak, hemodiyaliz, safra kesesi ve yolu hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları gibi birçok farklı hasta grubuna da yardımcı olmak mümkündür.